Daha doğar doğmaz anlamıştım ne kadar samimiyetsiz olduğunuzu. Sağlıklı olsun da kız erkek fark etmez diyen çevremdekiler, şimdi surat niye beş karış? Çünkü o zamanlar kendinizi bile kandırıyordunuz. 5 kız çocuğu olan elbet erkek çocuk ister. Aynı şekilde erkek çocukları olan da kız çocuk ister. Ama yine de az çok herkes erkek çocuk ister buralarda. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum ki SAMİMİYETSİZSİNİZ!
Büyüdükçe ne çok şey öğrendim sizden. Samimiyetiniz dışında. Mahalleden geçerken sırf tanıdık diye selam vermek zorunda kaldığınız ama zerre kadar sevmediğiniz kişiler… Ya arkasını döner dönmez peşi sıra sarf ettiğiniz kelimeler… Neden herkesin dilinde hep aynı şeyler duyuyorum. Yok, efendim insanlık kalmamış! Ar edep kalmamış! Dünya değil insanlar değişmiş! Dedikodu çoğalmış! İyi de birbirini yiyen sizlersiniz. Neden iki kişi konuşurken mutlaka üçüncü kişinin bir açığını söyler de diğeri de sırf ona katılmak için istemese de haklısın der? Peki, neden aynı şeyleri onun yüzüne söylemeye çekinir? Yine diyorum ki hiç kusura bakmayın SAMİMİYETSİZSİNİZ!
Peki, eskiden kalma samimiyetsiz gelenekleriniz! Elin oğlu evleniyor, bir yuva kuruluyor. Bu özel günde akrabaların yanında olması, mutluluklarını paylaşması varken neden işe sadece maddiyat tarafından bakıyorlar? Onlar bize bu bu kadar taktı biz de o kadar verelim. Onlar düğüne geldiler mi ki biz gidelim? Bu kaçıncı çocuk evlendiriyorlar? Hem biz onlarla zaten küs değil miydik? Kara yerin dibi! Ya da yeni bir bebek doğuyor. Neden ona hediye götürmek şart olsun. Onlar pahalı getirdi biz altında kalmayalım. Onlar ucuz getirdi, bu çok bile! Hem her yıl çocuk doğuruyorlar, bıktık diye… Neden söylenir benim komşularım? Herkes durumuna göre ve her şeyden önce samimiyetine göre güzel dileklerinde bulunsa, daha samimi olmaz mıydı? Üzgünüm işte bunu anlamayacak kadar SAMİMİYETSİZSİNİZ!
Genç yaşlı olsun, bir insan ölür, bir can gider. Hemen başlar meraklı sorular. Neler demez ki bunlar? Neler neler? Ailenin acısı tazeyken, dertleri kendine yeterken ne ister ki bu insanlar? Taziyede bulunmak acıya ortak olmak değil midir? Biraz da ölümü hatırlamak, onun kaçınılmaz olduğunu ibret almak değil midir? Peki, neden bu kalabalığın tek niyeti iyi bir ağırlama, güzel yemek yeme ve ne kadar boş laf varsa onu konuşma yeri olmuş? Neden taziyedeki eksiklikler bunlara dert olmuş? Ölen kişi hakkında konuşacak kadar niye böyle düşüncesiz, samimiyetsiz olmuşlar? Biz ne ara bu hale geldik? Niye kendimize karşı bile barışık değiliz? Niye herkesten nefret eder olduk? Günlük konuşmamız, birbirimize olan ilgimiz, ziyaretlerimiz kısaca her şeyimiz sahte ve bir o kadar da anlamsız olmuş. Bunu şimdi kendimize sormak lazım. Kendimizi başkasının yerine koyarak tekrar düşünmek lazım. Ve unutmayın içten olacak bir gülümseme için bile SAMİMİYET SİZSİNİZ!