Genellikle açıkta veya seyyar araçla yapılan küçük ticarete işportacılık denir. Bu tür ticaretin basit araç ve elden düşme mallardan ibaret olduğu, bazen sahte, bazen de korsan pazarlama kapsamında bulunduğu varsayılır.
Gerçek işportacının başka seçeneği olmadığından, salt günlük nafaka amacıyla bu işi yaptığını söylemek mümkündür. Ancak özellikle bir dönem revaçta olan kitap, film ve ses kasetlerinin korsan yayınlarının pazarlanması da işportacılık aracılığıyla yapılmıştır.
Günümüzde çarşı-pazardaki işportacılık büyük televizyon kanalları aracılığı ile yapılmaktadır. Çeşitli gıda takviyesi adı altında akla gelebilecek her türlü gıda ve ilaç, televizyon ve sanal ortamda büyük reklam kampanyalarıyla pazarlanarak tüketiciye ulaştırılmaktadır. Her türlü kitap, ilaç, dayanıklı tüketim malzemeleri, giyecek bir telefonla temin edilebilmektedir.
Teknoloji ve iletişim araçlarının bu derece gelişmesiyle, bu tür ticaretin yapılmasını yadırgamak elbette yanlış olur. Ancak Kuran’ın pazarlama reklamı yapılırken; yanında nalı şerif hediye, sırf para kazanmak için Kuran’ın reklam aracı ve pazarlama metası olarak sunulması, yanında diyanet onaylı ilmihalin bedava verilmesi gibi işportacılık faaliyetleri de kabul etmek mümkün değil!
Televizyon, internet TV ve sosyal medyanın gelişmesiyle sürekli olmak üzere, özellikle Ramazan ayında Din İşportacılarının faaliyetleri doruk noktasına ulaşmaktadır. Bunların en belirgin özelliği ve konu olma nedeni, söylem ve davranışlarının farklı hatta tezat olmasıdır.
Komşuya yarım edin diye nutuk atarlar ama komşularına empati yapmazlar. Zekat verilmesini telkin ederler ama milyonluk kazançlarının zekatından bihaberler. Allah’ın tüm insanları eşit yarattığını vaaz ederler ama hep bana deyip eşitliği egolarına harcarlar. Tüm Müslümanlar kardeştir söylemlerini, ama ben abiyim somut davranışı ile noktalarlar. Bu gibi örnekler saymakla bitmez…
Dini, insanların duygularıyla oynayarak kişisel veya zümre sel menfaatleri uğruna pazarlayan Din İşportacıları(*) eli ve dili ile devam ederse, ilim ve bilim konusunda cehaletten kurtulmamız mümkün değildir.
Mal-malzeme işportacılığının, sermaye bağlama ve zabıtaya yakalanma riski var. Ama din işportacılığının böyle rizikoları da yok.
Basit bir örnek: Yıllar önce Ramazan ayında teravih kıldırmak için köyümüze imam diye biri gelir. Aslında köyde imamlık yapabilecek biri var ama köyün ileri gelenleri yabancı olmasını tercih eder. Bu yabancı imam Ramazan boyunca köy erkeklerine imamlık edecek ve karşılığında belli bir ücret alacak, aksaray escort ancak imamın gözü bu ücrete ek olarak zekat ve fitrededir. Kadir gecesi ve sabahında vaaz sırası ana-baba hakkına gelmiştir. İmam saatlerce ana-baba hakkını, onlara karşı öf bile denilmemesini vs. bilinen konuları ilk defa kendisi bildiriyormuş edasıyla uzun uzadiya anlatır. Artık cemaate gına gelmiştir! Köyün hin ihtiyarı bir fırsatını bulup; “hocam gel de karşı çıkma şimdi, annemle babama zekât ve fitremizi hocaya verelim haramidere escort diyorum ama onlar, köydeki yoksul komşularımıza vereceğiz diye diretiyorlar. Ne yapacağım?” diye yakınır kurnaz bir ifadeyle. Buna hocanın cevabı; “onları dinleme bildiğini yap.” olur.
Günümüzde piyasada bunun gibi ne kadar din işportacısının dolaştığını bağcılar escort biliyor musunuz?
NOT: (*) : Prof.Dr.Niyazi Kahveci’nin tabiridir.
