Ne yazıktır ki, yaşadığımız bu güzel coğrafyada on Hollanda büyüklüğünde bir toprağa sahip Fırat’ıyla, Dicle’siyle, Meriç’i ile Kızılırmak’ı, menderesi ile Manavgat Çay’ı ile dünyada az rastlanır tatlı su kaynaklarına sahip olmasına rağmen ülkem insanı dinden imandan uzaklaştırıldığı için, gereksiz bir şekilde ne hikmetse bir gelecek korkusu başını almış gidiyor.
Oysaki rızkı veren Huda’dır. Bunu unutmuş gibiyiz çareyi beşeri güçte arar dururuz. Ne oldu bize neden kendimizi sorgulamıyoruz biz kimiz ya da ben kimim niçin yaratıldım kim yarattı. Hani İbrahim Peygamber nasılda sorgulaya sorgulaya Allah’ın varlığını birliğini bulması gibi. Hani o çağlardan bahsederken cahiliye dönemi falan diyoruz ‘ya esas cahiliye devrini şimdilerde bizler yaşıyoruz.
Öyle bir gaflete düşmüşüz ki Allah’ın emirlerini yerine getirecek iman duygu düşüncesinden çok çok uzaklaşmış bir durumdayız. Biz Allah için bir kurban kesmezken zekât vermezken hacca gitmezken namaz kılmayıp İslam’ın şartlarını yerine getirmezken, bize herkes bir defaya mahsus kurban bayramında en çok sevdiği erkek çocuğunu Allah’a kurban edecek denseydi ne yapardık acaba hiç düşündünüz mü?
İslam’ın ve imanın şartlarını yerine getiren bir insanın gelecek kaygısı içerisinde olmayacağı siyasi partilere fani liderlere aldanıp kurtarıcı gözüyle bakmazlardı.
Tabi bu duruma nasıl geldik birazda ona bakmak lazım. Bunun için tarihin derinliklerine inmek gerekir ama biz biraz kıyısından geçelim.
İki yüzyıl öncesine bakmakta yarar var. Ne vardı neler oldu o zamandan bu zamana ne değişti.600 yıllık koca Osmanlı imparatorluğu Hindistan’ın büyük bir bölümünde hâkimiyeti sağlayıp Türk-Hint imparatorluğu kurduktan sonra İngilizler farklı bir strateji uyguladılar. İlk önce Osmanlı imparatorluğunu yıkmak bunu kendilerinin yapması mümkün değildi ya ancak içeriden parçalanmak suretiyle bu mümkün olabilirdi.
İTTİHAKİ-TERAKKİ Cemiyeti kurulmasını sağladılar ve İngilizlere hizmet edip politikalarını uyguladılar. Devrimler yaptırdılar bu devrimler tamamen İslamiyet’i yok etmek içindi. Sonrasında sözde demokrasi denildi ama tek partili sistemdi. Mebuslardan kimisi İslamiyet gelişmemizin önünde en büyük engeldir dedi, kimi mebus ‘ta Avrupa’dan on bin damızlık erkek getirelim teklifleri gündeme getirdi. İnsanların elinden Muhammedîn kitabını zorla alıp yaktılar en büyük mücadeleyi dine ve Müslümana karşı verdiler. Astılar, kestiler zindanlara attılar günün gençlerinin dimaklarını boşaltıp içine zehir zıkkım tohumları ektiler ve işte sonuç İslam şuurunu kaybetmiş maddeci materyalist akım oluşturdular. Ezan sesinden özgürce rahatsız olduğunu açıklayan bireyler oluştu.
Ve nihayetinde Fetò gibi örgütlere insanlar kurtarıcı hayatlarını değiştirecek bir güç olarak inanmalarını sağladılar. Ve 15 Temmuz darbe girişimi ve son dört beş seçimdir çıplak gözlerle gördüklerimiz bazı yanlış devlet politikaları ve iktidardaki metal yorgunluk umudunu yitirmek üzere olan bir toplum.
YİNEDE YARINLARDAN UMUTLUYUZ.